14 Ekim Cumartesi günü ilişkileri sembolize eden Terazi burcunda bir Güneş tutulması yaşayacağız. Bu nedenle ilişkiler, astrolojik açıdan ele alındığında birkaç önemli noktanın üzerinde durmak istedim.

İlişkiler oldukça önemli bir konu, bizim kişiliğimizin bir yansıması ve bir parçası. İnsan hayatında en önemli sorular hep ilişkiler üzerinden geliyor. Ancak bu anlamda danışanlarda ilk soru hemen “Sinastri” haritaları üzerine oluyor.

Sinastri, birbiri ile ilişkide duran yıldızlar anlamını taşıyor. İki haritayı yan yana veya iç içe koyarak değerlendiriyoruz.

Ancak bundan çok daha önemli bir durum var. Yani Sinastri haritaları ele alınmadan öncesinde biz ilişkilerde neler arıyoruz, neler bekliyoruz, kendimizde eksik olan parça nedir, neyi arıyoruz ve ne ile tamamlanmak istiyoruz? Öncelikle kendi haritamız üzerinden bunları değerlendirmemiz çok daha önemli.

Apollon Tapınağı’nda da yazıldığı gibi “Kendini bil” ilişkiler söz konusu olduğunda da en öncelikli olarak ele alınması gereken konu. Zira benliğin hakikatini idrak etmiş olmakla çıkılan yolda, aslında neyin eksikliğini yaşadığımızın ve ne ile tamamlanmak istediğimizin yüksek farkındalığı ile ilişkiler alanının çok daha rahatladığını göreceğiz.

Elbette sonrasında -yine Sinastri haritaları ele alınmadan önce- karşı tarafın beklenti, istek veya motivasyonlarına hakim olmak gerekiyor. Bu anlamda astroloji, bir ilişkiyi veya birisini idealize etmekten önce, kendimizi ve karşı tarafı daha iyi tanımak ve anlamak açısından en önemli enstrümanlardan biri.

Genelde danışanlarda, karşı tarafı suçlama eğilimiyle karşılaştığımda gördüğüm ana tablo, kişinin bir ilişkide esas olarak neye ihtiyacı olduğunu bilmemesi ve ardından “ama” ile başlayan cümleleri…

Ama şunu yaptı, ama böyle dedi, ama böyle davranıyor, ama bana vakit ayırmıyor, ama sevgisini göstermiyor…

Çoğu zaman sırf yalnız kalmamak adına, kendinin ve karşı tarafın farkında olmadan girilmiş olan ilişkilerde yüksek beklentilerle birlikte yaşanan hayal kırıklığı ile karşılaşılıyor. Elbette sadece doğum haritalarını incelemek değil, “zaman” faktörünü de unutmamak gerekir. Yine astrolojik olarak ele aldığımızda, içinde bulunduğumuz zamanda, belki de ilişkiye çok da açık olmadığımız veya bir ilişkiyi çok da sağlıklı yürütemeyeceğimiz bir dönemde olduğumuzu gösterebilir. Tabi bu “zaman” faktörü ayrıca ele alınacak bir konu başlığı.

Kendimizde ve karşı tarafta olan eksiklikleri, ihtiyaçları ve neleri tamamlamak istediğimizi keşfettikten sonra bunları karşılıklı olarak ne kadar sağlayabileceğimizi veya ihtiyaçları karşılamayan durumları ne kadar tolere edebileceğimizin muhasebesini yaparak başlayacağımız bir ilişkinin daha sağlam temeller oluşturması kaçınılmaz oluyor. Bu farkındalık adımından sonra Sinastri haritalarına elbette bakılması gerekir.

Sinastri ile; tarafların birbirini nasıl algıladığını, birbirlerine hayatın hangi alanında yer açtığını, ilişkinin kimin kontrolü altında olduğunu, tarafların birbirine destek veya köstek olacağı konuları, bu ilişkide tarafların birbirine getirebileceği fayda veya zararları, uyum veya uyumsuzlukları ve daha pek çok şeyi görebiliyoruz.

Ancak Sinastri haritalarındaki uyum, bu ilişkinin sonsuza dek mutlu ve sorunsuz gideceğinin göstergesi değil. Yani buradaki uyum bize pembe panjurlu bir ev vaat etmiyor. Çünkü hem doğum haritamız zamana bağlı belli bir ilerleme ve değişim gösterirken hem de doğum haritalarımıza aldığımız göksel etkiler ile var olan bütün dinamikler değişebiliyor. Tabi uyumsuzluklar da bir ilişkinin yürümeyeceğine dair bir gösterge değil. Zira o noktada da kişisel irade ve bu irade ile neyi ne kadar tolere edebileceğimiz, ancak zamanla bu noktadaki fedakarlıkların da son bulabileceğini kabullenmek gerek.

Hayatın içerisinde hiçbir şey sonsuza kadar aynı kalmadığı gibi bu değişimin ana faktörü olan insan, zaten her an değişiyor. İlişkiler söz konusu olduğunda da bu böyle. Ben, bunu söylediğimde genelde büyük bir şaşkınlık ifadesi ve karşı çıkmalarla karşılaşabiliyorum. Sonsuza dek, partnerin tıpkı bir robot gibi aynı duyguda ve aynı motivasyonda kalması beklentisini onaylamadığımdan, genelde kabule geçmesi zor olan danışanlar tarafından, ben de anormal kategorisine konuluyorum.

Halbuki; istek ve beklentilerin, düşünce ve duyguların, beklentilerin, ihtiyaçların değişebileceğini kabul edersek, önemli bir sorunu daha ortadan kaldırmış olacağız.

Ez cümle; ilişkileri değerlendirirken ilk aşama kendimizi bilmek, karşı tarafı anlamak ve sonrasında Sinastri haritasındaki uyum ve uyumsuzlukları görmek ile başlıyor. Sonrasında içinde bulunduğumuz zamanın kalitesi, her şeyin zamanla değişebileceğini kabul ederek; bu “zaman” faktörünün bireysel haritalarımıza verdiği etki ve gelecek zaman diliminde bizi nelerin beklediğini öngörerek ilerlemek daha faydalı olacaktır.